Tarih: 16.05.2016 06:00

Suriye göçü iyi yönetilirse ülke ekonomisine katkı sağlayacaktır

Facebook Twitter Linked-in

Süleyman Demirel Üniversitesi(SDÜ) Fen Edebiyat Fakültesi Sosyoloji Bölümü Öğretim Üyesi Prof. Dr. Suat Kolukırık, ülkemize özellikle Ortadoğu’dan gelen Suriye göçünü değerlendirdi. Türk toplumuyla Suriyeliler arasında bir çatışma yerine bütünleşmenin olduğundan bahseden Prof. Kolukırık, sürecin iyi yönetilmesi durumunda bu göçün ülke ekonomisine olumlu katkılarının olacağını savundu.
SURİYELİ SIĞINMACILAR İÇİN BÖYLE BİR TEHLİKE YOK
Gelen nüfusun sizin kültürünüze, kimliğinize, tarihinize yakınsa bu noktada bir tartışma ya da güvenlik alanı üretecek diye heyecan içerisinde bulunmaya gerek olmadığının altını çizen Prof. Kokukırık, “Gelen Suriyeliler, Sünni kodlardan gelen, Müslüman olan ve bizimle aynı kader birlikteliğini yapmış ya da coğrafyanın yıl önce bu coğrafyanın kimliğini taşıyan insanlar olarak bakacak olursak, Suriyeli sığınmacılar için böyle bir tehlikenin olmayacağının altını çizmek lazım” dedi.
ŞUANDA SÜREÇ İYİ YÖNETİLİYOR
Türkiye’ye gelen bu göçün iyi yönetilmesi durumda ekonomiye çok ciddi katkılarının olacağını savunan Prof. Dr. Kolukırık, sözlerini şöyle sürdürdü: “Bunu en iyi Kilis, Gaziantep, Şanlıurfa, Adana gibi illerdeki ekonominin ve o bölgelerdeki şehirlerin canlanmasında gördüğümüzü söyleyebilirim. Çünkü hem kira fiyatlarındaki artış hem de konut ihtiyacının ortaya çıkışı hem de Suriye’den gelen işadamlarının kendileriyle bağlantılı olduğu işleri Türkiye’de yapıp, Türkiye üzerinden yeniden Ortadoğu’ya satmaya başladığına bakacak olursak mesele burada Suriye göçünün iyi yönetilmesi noktasında düğümlendiğini söylemek gerekiyor.  Şuanda süreç iyi yönetiliyor.
2 MİLYON 700 BİN SURİYELİNİN SADECE 50 BİNİ 65 YAŞ VE ÜSTÜ
Uluslar arası derecelendirme kuruluşu bir açıklama yaptı. Suriyeli sığınmacılar Türkiye ekonomisine ciddi anlamda katkı sağlayacak denildi. Bugün itibariyle 2 milyon 700 bin Suriyeli Türkiye’ye yaşıyor. Bunların sadece 50 bini 65 yaş ve üstü. Gelen nüfus son derece genç. Türkiye’deki Suriyelilerin yüzde 70’i 30 yaş ve altı. Eğer biz bu gelen genç nüfusu iyi bir eğitim, iyi bir istihdam, iyi bir meslek edindirme, iyi bir kanalize etme içerisinde tutacak olursak önümüzdeki süreçte göç noktasında ciddi bir şekilde ivme sağlayabiliriz. Dolayısıyla bu Türkiye’nin gelecekle ilgili projeksiyonlarıyla ilgili bir bağlantı olduğunu düşünüyorum.
SURİYELİLERİN GÜVENLİK MESELESİ YOK
Pek çok Suriyeli, Türkiye’ye kendi mal varlıklarını getirdiler, işyeri açmaya başladılar. 15 Ocak 2016 tarihinde Suriyelilere verilen çalışma hakkı var. Suriyelilerin bunu iyi değerlendirdiğini görüyoruz. Bu noktada Suriyelilerin güvenlik meselesi olduğu kanısında değilim. Birileri sürekli olarak Suriyelilerin güvenlik alanı oluşturacağını düşünüyor. Ama bu biraz da zor.
BİLİNÇLİ OLARAK SURİYELİLERİN YÜK OLDUĞUNU SÖYLEYEN VAR
Suriyelilere yapılan yardımın 10 milyar dolardan daha fazla olduğunu rahatlıkla söyleyebiliriz. Çünkü bizde sadaka kültürüyle düşünecek olursak ya da bazı illerdeki sivil toplum örgütlerinin yaptığı yardımları düşünecek olursak bu rakamın daha yüksek olduğunu söyleyebiliriz. Bilinçli olarak Suriyelilerin yük olduğunu söyleyenler var. Ama işin aslı öyle değil. Bunu söyleyenler acaba şunu da söylüyor mu; iş piyasasına baktığımızda Suriyeli işçilerin daha düşük ücretle çalıştırıldığını, maaşlarını tam olarak alamadıkları ve sömürüldükleri noktasında da eleştirileri yapıyorlar mı acaba? Burada fırsatlar ve tehditler ayrımını net ve doğru bir şekilde yapmamız gerekiyor.
SURİYE İLE OLAN MESELEDE AÇIK KAPI POLİTİKASI UYGULADIK
Bence fırsat var. Çünkü nüfus bizim için kıymetli. Avrupa Birliği’nin demografik olarak çöküş sürecinde bulunduğunu ve 2050 yılına kadar nüfusunu artırmadığında dışarıdan insan göçü emmek zorunda kaldığını söyleyebiliriz. Suriyelilerin Avrupa’ya geçişleri sayıları 1 milyonu bulana kadar izin verildi. Avrupa yavaş yavaş, emerek alıyor. Ama bizim Suriye ile olan meselede açık kapı politikası uyguladık. Çünkü sınırda olan bizdik. Avrupa Birliği bu noktada son derece stratejik davranıyor, Türkiye’yi havuz ya da tampon bölge olarak görüyor. Oradan belli grupların kendi ülkesine girmesine müsaade ediyor.”
KORKUNÇ RAKAM!
Öte yandan küresel eşitsizliğin ortadan kaldırılmadığı, zenginliğin eşit dağıtılmadığı sürece göç dalgalarının yaşanmaya devam edeceğini ifade eden SDÜ Sosyoloji Bölümü Öğretim Üyesi Prof. Dr. Suat Kolukırık, 2050 yılı için öngördüğü korkunç tabloyu şöyle açıkladı: “Eğer bugünkü yaşanan sorunlar devam edecek olursa 2050 yılına kadar 405 milyon insanın daha mülteci ya da sığınmacı konumuna düşeceğini söyleyebiliriz. “
GÖÇ SADECE ORTADOĞU’DAN YAPILMIYOR
Prof. Dr. Kolukırık, sözlerine şöyle devam etti: “Göç eden coğrafyalar neler, neden insanlar bazı coğrafyalardan göç ediyor onlara bakmak lazım. Sadece Ortadoğu değil, Afrika’da bunlardan bir tanesi. Bazı ülkelerdeki demokrasi belli bir ölçeğe gelmediği ya da ekonomi belli bir refahın sağlanamadığı noktalarda insanlar küreselleşmenin imkanlarından faydalanarak başka bir coğrafyaya göç etme noktasında irade beyan edeceklerdir diye düşünebiliriz.
ISPARTA’DA TOPLAM 6 BİN SURİYELİ YAŞIYOR
Türkiye ölçeğinde şuanda 62 tane uydu kentimiz var. 2006-2007 yıllarında özellikle Somali, Sudan, Afganistan’dan gelenler için Isparta bir pilot bölgeydi. Mülteciler burada kalıyordu. Erkekler için Kafeler Caddesi’nde bayanlar için de Gölcük yolu üzerinde bir pansiyonda konaklama imkanı sağlanmıştı. Isparta, o dönemde ilk kez yabancılarla ya da siyah renkli insanlarla tanışmıştı. Aslında artık kanıtsadığımız için; onlar halen buradalar, çalışıyorlar ve çocukları okullarda okuyor. Artık alıştık. Son 3 ayda Isparta’da Suriyeli sayısı 1500 artmış ve toplamda 6 bine ulaşmış.
SURİYELİLER BİZDEN ÇOK KOPUK İNSANLAR DEĞİL
Coğrafyanın bin  yıldır hoşgörü coğrafyası olduğunu söylemek lazım. Bir arada yaşama kültürümüzün var olduğunu söylemek lazım. O noktada bir yabancı olarak gördüğümüzü çok fazla dışarıda tutmadığımızı ifade etmek lazım. Belki bireysel bir takım talepler vardı ama onlar çok fazla karşılık bulmadı. Suriyeliler bizden çok kopuk insanlar değil. Gaziantep ziyaretimde şunu görmüştüm, düğünde Halep şarkıları çalıyordu. Biz böyle bir coğrafyayız. Aynı dine inanan aynı tarihi yaşamış bireyler olarak farklı devlet içerisinde yaşamış olmamızın bir anlamı yok. Toplumsal hafıza ya da sosyal vicdan o noktada bir çatışmaya imkan verecek ya da böyle bir ortamın olacağı kanısında asla değilim. Şuan ki süreçte iyi gidiyor.”


Orjinal Habere Git
— HABER SONU —