Tarih: 09.02.2020 22:09

Ispartaspor’da ne değişti?

Facebook Twitter Linked-in

Merhaba değerli sporseverler. Hani derler ya ‘Bazı şeylerin değeri kaybedilince anlaşılırmış’ diye. Ispartaspor’da yaşanan da işte tam bu. Eğer Ispartaspor, MAKÜspor’a yenilmeseydi, Kestespor’la da berabere kalmasaydı şimdi 5 puan farkla liderlik koltuğundaydı. Böyle bir durumda Ispartaspor’a gönül vermiş binlerce sporsever nasıl iç geçirmesin, nasıl hayıflanmasın… Kaybedilen bırakın altın değerinde kelimesini, sezonun değerindeki 4 puana nasıl üzülmesin.
 
Peki şimdi soruyorum. Ispartaspor’da ne deyişti de daha iki hafta öncesine kadar ligin son sırasındaki MAKÜspor’a mağlup olma becerisini (!) gösterebilen, kendi saha ve seyircisi önünde oynadığı dolayısıyla gerek saha gerekse binlerce taraftarın desteğine rağmen 40 dakika 10 kişi oynayan Kestelspor takımını yenememe becerisini (!) gösterebilen bir takım, şimdi deplasmanda oynamasına rağmen Yatağanspor’u yenme becerisini gösterebiliyor. Şimdi diyeceksiniz ki, hafta için Teknik Direktör değişikliği oldu da onun için. Evet, Teknik Direktör değişikliği oldu ama sahada oynayan 11 futbolcu aynı futbolcular. Madem ki, Teknik Direktör değişikliği bu kadar önemliydi o zaman ikinci yarının başında Hasan Şengün’ün görevine son verilseydi. Neden takımın 4 puan kaybetmesi beklendi? Bu yazdıklarım Teknik Direktör faktörünü görmezden geliyorum anlamına gelmesin. Tabiki Teknik Direktör bir takım için çok önemlidir. Bir takımın başarısında futbolcuların faktörü % 50 ise Teknik Direktörün faktörü de % 50’dir. Dolasıyla yarı yarıyadır.
 
Eğer, Turgut Hoca bu hafta sonu Isparta’da oynanacak olan ve Kestelspor maçı kadar önemli bir maç olan Karaman Belediyespor maçını da kazanırsa bana göre Teknik Direktör Hasan Şengün’den daha başarılı demektir. Evet, grupta orta sıralarda bulunan bir takımı mağlup etmek belki normal bir başarı olarak görülür. Fakat, Karaman Belediyespor maçı hem futbolcular için hem takımın Teknik Sorumluluğa getirilen Turgut Kul için gerçek bir sınav olacaktır. Bu maçtan galibiyetle çıkılması, hem takımın önünü açarak şampiyonluk hedefinde umutla ve güvenle ilerlemesini sağlayacak hem de rakibinin üzerine çıkarak ikinci sıraya oturup liderlik için önemli bir engeli aşmış olacaktır.
 
Ligin ilk yarısında ilk maçlar hariç iyi bir grafik yakalayan, ufak –tefek yanlışlıklar olsa da iyi bir futbol oynayan Ispartaspor devre arasına, yakaladığı bu performansla girmesine rağmen ligin ikinci devresinde maalesef takımı tanımakta çok güçlük çektim. Ligin ikinci yarısının ilk maçı olan Isparta’daki Akşehirspor maçında, takımda kalecisinden forvetine kadar kimin ne yaptığı belirsizdi. Aslında Yeşil – Pembeli ekip, devre arasını iyi geçirmediğinin ve puan kayıpları yaşayacağının sinyalini Akşehirspor maçında vermişti. Buna rağmen yani takım kötü bir futbol oynamasına rağmen sahadan 1 – 0 galibiyetle ayrılınca oynadığı rezalet futbol göz ardı edilmiş veya üzerine sünger çekilmişti. Ben de, Akşehirspor maçının ardından takım sahadan galibiyetle ayrılmasına rağmen yazdığım maçın haberinde ‘Bu futbolla şampiyonluk zor’ başlığını kullanmıştım. Çünkü ‘Görünen köy kılavuz istemez’ idi. O hafta bana ‘Takım galip geldi ya neden böyle yazıyorsun’ diyenler oldu. Ancak, benim haklılığım yani takımın iyi ve kaliteli futbol oynamadığı ikinci ve üçüncü haftalarda bariz bir şekilde kendini göstermesiyle apaçık ortaya çıktı. Keşke, takım bu mağlubiyeti ve beraberliği alarak puan kaybetmeseydi de ben haklı çıkmasaydım. Oysa, şampiyonluğa oynayan ve şampiyonluğu kendisine ‘hedef’ olarak belirlemiş bir takımın kötü futbol oynaması düşünülemez. Şampiyonluğa oynayan takım sahada rakibini eze ezer yenerek yoluna devam eder. Ama, Ispartasporlu taraftarlar daha sahada böyle bir takım göremediler. Yeşil – Pembeli ekip daha hiçbir maçını rahat bir şekilde kazanamadı. Fark atamadı. Hep maçlar bir farkla veya en fazla iki farklı skorlarla bitti. Oysa, grupta şampiyonluğa oynayan takımlar rakiplerini 5 – 1, 8 – 0 gibi farklı skorlarla yenebiliyorlar. Bunu henüz Ispartaspor başarabilmiş değil. Gerçi, farklı skor derdinde değilim. Takım etkili ve kaliteli futbol oynarsa zaten farklı skorlar kendiliğinden gelecektir.
 
Gelelim transfer konusuna. Ben, öncelikle şuna inanırım. Yapacağın bir transfer takımdan gönderdiğin futbolcunun yerini doldurmalı ve hatta ondan daha iyi o bölgedeki eksikliği kapatmalı ki, o transferi yapasın. Aksi takdirde, yaptığın transfer ‘Gelen gideni aratır’ sözünden öte gidemez. Bu doğrultuda, ben defansın bel kemiği niteliğindeki aynı zamanda, zaman zaman ileri çıkarak gol atıp defansa dönme özelliği bulunan Mustafa Kurcan’ın gönderilmesinin son derece yanlış olduğunu düşünüyorum. Bu nedenle Mustafa Kurcan bu takımda yer almalıydı. Zira, Kurcan gittikten sonra defans yol geçen hanına döndü. Öte yandan, iki hafta önce Ispartaspor’un transfer gündeminde bulunan ve hatta anlaşılarak takıma kazandırıldığı yönünde haberler çıkan Batman Petrolspor’dan 25 yaşındaki solbek Veli Akbulut’un mutlaka alınmasının isabetli bir transfer olacağını düşünüyorum. Bu futbolcu ile ilgili yaptığım geniş kapsamlı araştırmada başarılı bir solbek olduğu ve özellikle frikik ile penaltı atışlarında büyük başarı sağladığını tespit ettim. Ancak, bu futbolcunun alınmasında ne gibi bir pürüz çıktı bilmiyorum. Bu futbolcu Ispartaspor’a gelmek yerine MAKÜspor’a gitti. 
 
Bir diğer önemli konu ise, takımda oynayan bir futbolcunun gerek cezalı duruma düşmesi gerekse sakatlanması halinde yerine oynayacak olan futbolcunun, o futbolcunun yerini doldurması ve onu aratmamasıdır. Ancak, görüyorum ki, Ispartaspor’da Emre Bozatlı sakatlanınca yerini dolduracak bir tane futbolcu çıkmadı. Takım adeta onun sakatlığından bu yana sahaya bir kişi eksik çıkıyor. Emre kadar olmasa da aynı durum İlyas Barut için de geçerli. MAKÜspor maçında kırmızı kart görerek haksız yere 3 maç ceza verilen orta sahanın dinamosu niteliğindeki İlyas’ın yokluğu da doldurulamadı. Devre arasında sakatlanan Emre Bozatlı’nın eksikliği Maküspor ile Kestelspor maçında kendini bariz bir şekilde gösterirken, İlyas Barut’un yokluğu da Kestelspor maçında ortaya çıktı. Bu iki futbolcunun yerine oyuna giren futbolcular bunların yerini dolduramadılar. Oysa şampiyonluğa oynayan bir takımda böyle şeylere yer olmaz, olamaz. Kim oyundan çıktıysa yerine giren futbolcu da aynı kalitede olur, onu aratmaz ve hatta daha iyisini yapar.
 
Eğer takım devre arasını verimli geçirmiş olsaydı ve daha da önemlisi kaliteli bir futbol oynama seviyesini yakalamış olsaydı hem kendi sahasında oynadığı Akşehirspor maçında zorlanmaz maçı rahat kazanırdı hem de ligin son sırasındaki Maküspor’a yenilmez, ardından yine kendi sahasında oynadığı Kestelspor maçını da tüm fırsatlar (saha ve seyirci avantajı) kendi lehine olmasına rağmen rakibiyle berabere kalmaz, sahadan galibiyetle ayrılarak altın değerindeki üç puana ulaşırdı.
 
 
Yazımın başında da bahsettiğim gibi, hani derler ya bazı şeylerin değeri kaybedilince anlaşılırmış diye. Ispartaspor’da yaşanan da işte tam bu. Eğer Ispartaspor, MAKÜspor’a yenilmeseydi, Kestespor’la da berabere kalmasaydı şimdi 5 puan farkla liderlik koltuğundaydı. Böyle bir durumda Ispartaspor’a gönül vermiş binlerce sporsever nasıl iç geçirmesin, nasıl hayıflanmasın… Kaybedilen bırakın altın değerinde kelimesini, sezonun değerindeki 4 puana nasıl üzülmesin. İkinci yarının ilk maçını kötü futbol oynasa da 1 – 0’lık galibiyetle kapatan Ispartaspor, ikinci yarının ikinci maçında ligin son sırasındaki Maküspor’a mağlup olmaktan kurtulamadı. Benim de bizzat Burdur’a gidip izlediğim maçta takım kalecisinden forvetine kadar rezalet bir futbol ortaya koydu. Bu mağlubiyetin, takımın rakibini küçümsemekten kaynaklandığını düşünüyorum. Burdur Gazi Stadyumunda bırakılan altın değerindeki 3 puanın ardından geldik Isparta’daki Kestelspor maçına. Bu maç 3 puan değil 6 puan değerindeydi. Ama Ispartaspor ne yaptı? Kötü futboluna devam etti ve rakibi son 40 dakikayı, uzatmalarla birlikte 48 dakikayı 10 kişi oynamasına rağmen eksik rakibini bile yenme becerisini gösteremedi ve iki altın puan da öyle kaybetti. Oysa, ikinci yarıda her şey yani fikstür avantajı tamamen Ispartaspor’dan yanaydı. Siz, ligin sonuncusuna mağlup olursanız, iki puan farkla önünüzde bulunan rakibiniz Isparta’ya yani ayağınıza kadar gelmesine rağmen mağlup edemezseniz tüm avantajlar dezavantaja dönüşür. Aynı Maküspor ve Kestelspor maçlarında olduğu gibi.
 
Kestelspor maçı öncesi taraftarlar stadın demirlerine bir pankart asmışlar. O pankartta yazılanlar adeta sezon boyunca futbolcuların verdiği ve bundan sonra vereceği mücadelenin özeti gibiydi. O pankartta ‘Biz inandık, siz de inanın’ yazıyordu. Ancak, öylesine önemli maçtan alınan sonuç futbolcuların maalesef ki, taraftarın inanmasına ve takımlarını 90 dakika boyunca desteklemesine rağmen futbolcuların şampiyonluğa olmasa da o maçta galibiyete ‘inanmadıklarını’ ortaya koydu. Aynı yazı, bu hafta sonu Isparta’da oynanacak olan Karaman Belediyespor maçı için de aynen geçerli olacak. Bakalım, futbolcular gerçekten başarıya, galibiyete inanmış olarak mı maça çıkacaklar, yoksa inanmayarak mı? Bunu o maçta ortaya koyacakları futbol ve maç sonundaki skor ortaya koyacak.
 
Evet, Hasan Şengün Hoca’nın gitmesi ile takımın başına getirilen Turgut Kul Hocaya öncelikle görevinde üstün başarılar diliyorum. Gerçekten çok önemli ve bir o kadar da ağır bir sorumluluğun altına girdi. Kendisinin de bunun farkında olduğunu düşünüyorum. Zaten bunu da daha önceki yazılarımda benim de bahsettiğim ‘Ispartaspor’un bundan sonra artık kaybedecek yarım puanı bile kalmamıştır. Kalan tüm maçlarını almak mecburiyetindedir’ konusunu kendisi de basına verdiği demeçle doğrulamıştır. Tüm temennim kendisinin bu ağır sorumluluğun altından başarıyla kalkmasıdır. Hem bu konuda hem de takımın bugünkü maça kadar oynadığı tüm maçları zor – zar kazanmaktan kurtarıp, daha da önemlisi takıma kaliteli bir futbol oynatarak güzel sonuçlar almasını sağlayacağı konusunda Turgut Hocaya güveniyorum. İnşaallah Ispartaspor, Turgut Kul Hoca ile mutlu sona ulaşacaktır.  Zira, artık tüm Isparata halkı ve Ispartasporlular kasaba ve ilçe takımlarıyla karşılaşmaktan bıkmış durumdadır. Bu nedenledir ki, Ispartaspor’un artık layık olduğu liglere çıkması gerekmektedir. Sporla ilgili bir sosyal medya hesabında başka bir ildeki vatandaş tarafından yapılan ‘Ispartaspor il takımı olmasına rağmen hala BAL liginde sürünüyor’ yorumunun zoruma gittiği gibi. Artık, böyle şeylerle ne ben ne bu şehir karşılaşmak istemiyor.
 
Bugünkü Yatağanspor maçını tamamen ve sağlıklı bir şekilde izleme şansım olmadı. BTL Türk TV verecek diye sevinirken, son anda TV’nin canlı yayın cihazında meydana gelen bir arızadan dolayı maçı naklen veremediğini öğrendik. Bende bunun üzerine facebook üzerinden yayın yapan arkadaşların verdiği kadarıyla izledim ve bir de Karaman Belediyespor – Ortaca Belediyespor ile Kestelspor – Sarayköyspor maçlarını izledim. Karaman Belediyespor maçı Karaman’da olmasına rağmen Ortaca Belediyespor çok mükemmel bir futbol ortaya koyarak bir ara durumu 3 – 0’a kadar çıkardı. Bunun da bizim de Ortaca deplasmanına gidecek olmamızdan dolayı o maçın Ispartaspor için son derece zorlu geçeceği anlamına geliyor. Tabi bugünkü maçta Karaman Belediyespor’un 27. Dakikada 10 kişi kalmasının da faktörü vardı. Ancak, ev sahibi takım maçı bırakmadı ve 10 kişi olmasına rağmen 3 – 0’ı ilk olarak iki gol birden atıp skoru 3 – 2’ye getirdi. Hakem maçı tam 9 dakika uzattı. Ben Isparta’daki maçlarda daha bu kadar uzun süre maç uzatıldığını hatırlamıyorum. Ev sahibi ekip son dakikalarda tek kale oynadı ve maçın uzatmalarının da son dakikasında yani 90+9’uncu dakikada bulduğu golle durumu 3 – 3’e getirerek adeta ve abiyane tabirle ‘zor yırttı’ Karaman Belediyespor’un üç golünü de aynı futbolcunun yani Burhan Coşkun’un atması dikkatimi çekti. Turgut Kul Hocamın bu hafta bu futbolcu için özel olarak tedbir alması gerektiğini düşünüyorum. Bu golcünün Isparta’da esnetilmemesi lazım. Aksi takdirde topu ağlarımızda görürüz.
 
Gelelim Kestelspor – Sarayköyspor maçına. Bu maç için ancak şu söylenebilir; ‘Hakem, Kestelspor’u mağlup ettirmemek için elinden geleni yaptı. Ancak, buna engel olamadı’ Zira, konuk ekip Sarayköyspor, geçen hafta bize kök söktüren Kestespor’a kök söktürdü ve adeta bir futbol dersi verdi. Gelelim, bu maçtaki hakem faktörüne. Konuk takım maçın 34’üncü dakikasında 1 – 0 öne geçiyor. Hakem hemen ardından maçın 40’ıncı dakikasında Kestelspor lehine penaltı veriyor. Kestelspor bu penaltı ile durumu 1 – 1’e getiriyor. Rakip takım yine güzel futboluna devam ediyor ve bu defa 67 ve 70’inci dakikalarda iki gol birden atarak skoru 3 – 1’e getiriyor. Hakem yine durmuyor Kestelspor lehine bir penaltı daha veriyor. Takım bu penaltıyı da gole çeviriyor ve durum 3 – 2’ye geliyor. Biraz daha zaman olsa belki de hakem bir penaltı daha vererek Sarayköy’ün iki puanını ve hatta üç puanını alıp Kestelspor’a verecek. Ama olmuyor. Zaman kalmıyor ve maçı 3 – 2 Sarayköyspor galibiyle bitirmek zorunda kalıyor.
 
Hakemler böyle bir durumda iken, işte Ispartaspor için de böyle düşünmemeleri veya Ispartaspor’un maçlarını böyle yönetmemeleri için TFF düzeyince çalışmalar yapılmalı ve Ankara’da sağlam bir lobi oluşturulmalıdır. Aksi takdirde, Ispartaspor’un alın teriyle aldığı üç puanı hakem Ispartaspor’dan alır, rakip takıma verebilir. Bunun örnekleri geçmiş sezonlar ve maçlarda görülmüştür. Şampiyon olmak için hangi kulvarda mücadele edilecekse o kulvarda mücadele edilmelidir. Çünkü, bizim yapmadığımız o mücadeleyi diğer takımlar çok güzel bir şekilde yapıyorlar zaten.
 
Son olarak şunu söylemek istiyorum. Ispartaspor’un ikinci yarıda fikstür avantajı olarak gördüğümüz şampiyonluğa oynayan takımların Isparta’ya gelmesi olayının yanı sıra diğer avantaj da önümüzdeki iki maçta kullanılacak. Zira, Ispartaspor iki maç üst üste kendi sahasında oynayacak. Bu doğrultuda; Karaman Belediyespor ve Denizli Sarayköyspor maçları Isparta’da oynanacak. Ispartaspor, bu iki son derece önemli maçı kazanarak avantajını en iyi şekilde kullanmasını diliyorum. Aksi takdirde, Kestelspor maçında olduğu gibi ‘avantaj’ bir anda ‘dezavantaja’ dönüşüverir mazalallah….
 
Saygılarımla….
 
 


Orjinal Habere Git
— HABER SONU —