Bugün, 13 Mayıs 2024 Pazartesi

Halil ELİTOK


DÜŞÜNCE UFKU NİCE KİTAP FUARLARINA

DÜŞÜNCE UFKU NİCE KİTAP FUARLARINA


Gök Kubbede Isparta Belediyesinin ev sahipliğinde gerçekleşen 4. Kitap fuarının ardından şu tespitlerimi yapmamın bir görev inancında olduğumu ifade etmem gerekir. Önce bu fuarın açılmasında başta Belediye Başkanımız Sayın Şükrü Başdeğirmen olmak üzere emeği geçen herkesi kutluyorum, tebrik ediyorum. Nice fuarlar temennisinde bulunuyorum. Bu vesileyle şu gerçeği de ifade etmem lazım. İnsanlığı maddî ve manevî sahada yükseltecek ve onu cehlin kötülüğünden kurtarıp gerçek hüviyetine kavuşturacak yegane vasıta ilim.
 
Cehlin ilim olarak yutturulduğu, ilimden yoksul beşere Mürebbi, Mübeşşir, Muallim olarak gönderilen Hz. Peygamber’e ilk gelen emir “oku” idi. Bu emir cehalet ile ilim, zulüm ile adalet ve sadakat ile emniyet arasına çekilen sınır çizgisidir.
 
Tarihe göz atacak olursak görürüz ki: Milletler ilme, irfana ve ilim ehline hürmet ve itibar ettikçe yükselmiş ve ilerlemiştir. Bunun pek çok örneklerini vermek mümkündür. Burada örnek olması nedeniyle bir iki örneğini vermek istiyorum.
 
Fatih Sultan Mehmet Fatih camii avlusuna bir külliye yaptırır. Bu külliyeye devam eden öğretmen ve öğrencilerin ayaklarının tozunun belli bir yerde toplanmasını emreder. Kabrinin toprağının da bu toprak olmasını vasiyet eder.[1]
 
Bu anlayış âlim ve ilmin önemini ortaya koyan ve o nispetle de milletleri tarih sahnesinde ayakta tutan bir göstergedir. Bir başka örneğini daha vermek istiyorum.
 
Yavuz Sultan Selim, Çaldıran savaşına giderken devrin Şeyhülislâmı İbn-i Kemâl Paşazade de yanında bulunmaktadır. Şeyhülislâm’ın atının ayağından sıçrayan çamur padişahın kaftanını kirletir. Bu arada herkes endişelenir, fakat Padişahın şu veciz sözü âlime verilen değeri ve Osmanlı Devlet-i Âliyesi’nin şanlı bir tarihe sahip oluşundaki gerçeği gözler önüne serer:
 
“Ulemanın atının ayağından sıçrayan çamurlar, bizim için bir leke değil, bir şereftir. Bu kaftanın tabutumun üzerine örtülmesini vasiyet ediyorum. Ümit ederim ki bu çamurlar benim günahımın affına vesile olacaktır.”[2]
 
Milletler ilime ve irfana ne kadar kıymet verirse o derece yükselir. Çünkü hayatın manasını, ibadetin kıymetini öğreten ilimdir. Allah korkusu bile ilimden neşet eder. Mehafetullah ve dine bağlılık marifetin derecesine göre olur.
 
Mehmet Akif, Safahat’ında bu gerçeği şöyle dile getirir:
 
Lakin, ne demek bizleri Allah ile iskât?
 
Allah’tan utanmak da olur ilm ile …. Heyhat![3]
 
Kanuni Sultan Süleymen ve Şeyhu’l-İslam Eb’u’s-Suud Efendiden yaptığı her iş için fetva alması,[4] Osmanlı Padişahlarının ilim adamlarına ve sahasında ehil insanlara gösterilen bir davranışın simgesidir.
 
İnsan madde ve manasıyla mükemmel bir varlıktır. Onun duygu ve düşüncelerine göre hitap etmek gerekir. Akıl ve vicdan işte insanı diğer varlıklardan ayıran özelliktir.
 
Vicdanın ziyası ulûm-u diniyedir. Aklın nuru fünun-u medeniyedir. İkisinin imtizacıyla hakikat tecelli eder. O iki cenah ile talebenin himmeti pervaz eder. İftirak ettikleri vakit birincisinden taasub, ikincisinde hile, şüphe tevellüt eder.[5]
 
İlim ve inanç, ilim ve din iç içe olan kelimelerdir.  İnsan hayatında birbirlerinden ayrılmayan en önemli unsurlardır. Çünkü Yunanlı ilim adamı Aynıştayn bu hususta şöyle ifade eder: “Dinsiz ilim topal, ilimsiz din kördür.”[6]
 
Özellikle bizim dinimiz bu hususta okumaya ve ilme en büyük değeri vermiştir. Çünkü İslâm Dininin ilk emri “Oku” olmuştur. Ama ne var ki, dünya konjektüründe en az okuyan bir millet halinde oluşumuzda işin acınacak halidir.
 
ABD’de kişi başına bir yılda düşen kâğıt miktarı 390 kg, Avrupa’da 90, Türkiye’de ise 20 kg’dır.
 
ABD’de bir yılda 72.500 çeşit kitap basılırken, Birleşik Devletler Topluluğu’nu oluşturan eski Sovyetler’de 58.000, Japonya’da 42.000,Fransa’da 27.000 ayrı bir kitap okuyucuya ulaşmaktadır. Türkiye’de ise, sadece 7.000’dir.
 
İspanya’da bin kişiye 170, Almanya’da 2.700, Japonya’da 1.000, A.B.D.’de 12.000, Rusya’da 18.000 ve Türkiye’de ise bin kişiye sadece 7 kitap düşmektedir.
 
Kütüphaneler açısından da değerlendirdiğimiz zaman da ortaya çıkan manzara hiçte iç açıcı değildir. Ülkemiz halk kütüphanelerinde 10. milyon 76 bin kitap bulunurken, Bulgaristan’da 46 milyon, Fransa’da 78.milyon ve Rusya’da 739 milyon kitap bulunmaktadır.[7]
 
 
Halil ELİTOK
Emekli İl Müftüsü
 halilelitok@gmail.com.tr