Bugün, 29 Mart 2024 Cuma

Şehir Hastanesi Değil Aile Yuvası Sanki!

Şehir Hastanesi Değil Aile Yuvası Sanki!

ISPARTA 4.11.2019 09:13:00 0
Şehir Hastanesi Değil 
Aile Yuvası Sanki!
Şehir Hastanesi Değil
Aile Yuvası Sanki!
Allah dert vermesin, verirse de dermanını da beraberinde versin. Allah hastalık verdiğinde de, hastanesiz, doktorsuz, ilaçsız etmesin. Doktor deyince şehir hastanesi aklıma geliyor. İçeriye girince, kapıda yön tarif etmek için bekleyen gencecik delikanlılar, genç bayanlar, ilerledikçe her koridor başında danışmanlar aynen aralıksız devam ediyor. Uzun uzun koridorların ardından yön tarifleriyle gideceğiniz yere ulaşıyorsunuz. Tabii ki poliklinikler seçilmiş olan renklerin her bir bölümüne yerleştirilmiş, bölümlere birbirinden güzel renkler hâkim! İnsanın için ferahlatan renkleri takip ederek doktorlara ulaşıyorsunuz. Ben ilk kolon kanseri olduğumu ve kanserin akciğerime sıçradığını öğrendiğimde bir şok yaşadım. Belki aradan 2 ay geçti, hâlâ o gün bugündür canım yazmak istemedi. Ancak gerek Onkoloji’de Dr. Semih Akın Bey’in Kemoterapi üzerine yaptığı söylemleri, gerek Koordinatör Mustafa Bey’in yönlendirmeleri ve gerekse Diyetisyen Banu Hanım’ın tavsiyeleri bana hayat verdi. Hele Onkoloji’ye ilk girdiğinizde güler yüzle sizi karşılayan Halkla İlişkiler personeli Melike Hanım, sizi, gözlerinizin içine bakarak karşılarken ilk morali bir defa orada alıyorsunuz. Bir de, o arada ‘Ne iş yapıyorsunuz?’ dediğinde, ben ‘Yazarım!’ demiştim de, ‘Ne yazar mı?’ demiş, dakikalarca hayret ve dikkatle beni süzmüştü. Gözlerinin içi daha bir parlamış, öylece birkaç dakika kalakalmıştı. Her halde ilk defa bir yazarla karşılaşıyordu. İnsanların ekranda gördükleri oyuncuları, bizzat gördüklerinde etrafını sararlar. Kalabalıklaşırlar. Onlarda onca insanın sevgi gösterisine bazen tepki gösterirler, aralardan açılan koridorlardan kaçarlar. Neden kaçarlar şimdiye kadar anlamış değilim! Konumuza dönecek olursak, Melike Hanımdan aldığım moralle o gün daha o kapıdan girerken yeniden doğmuş gibi oldum. Ayrıca diyetisyenin tavsiyeleriyle de, yavaş yavaş yemeye içmeye başladım. Arada bir yürüyorum ve bugün ilk defa bilgisayarın başına geçtim. Şükür yazıyorum. Hastane değil sanki aile gibiyiz, dediğim konuya gelecek olursak bugünlerde 2. Terapiyi aldım. Terapi anında, bir ara kısa da olsa doktorumu yanı başımda gördüm. Sonra Diyetisyen Banu Hanım geldi, daha sonra Koordinatör Mustafa Bey, Elvan hemşire zaten hep yanımda, devamlı kontrolde! Sadece o gün izinli olan Münciye hemşire yoktu. Tam o sırada hastanede bir ilki yaşadığım Manevi Destek Uzmanı Feyza Hanım geldi. Kanser hastalarını tek tek ziyaret eder, onlarla konuşur, dertleşirmiş. Benim ‘Hayatım ve Eserlerim’in yazıldığı kitaptan Feyza Hanım’ın haricinde hemen hepsine vermiştim. Okumuşlar. Feyza Hanıma da, Halkla İlişkilerdeki Melike , kendisine verdiğim kitabı okuduktan sonra verecek. Feyza Hanım, bana moral desteği yaparken, söz geldi benim hayatıma dayandı. Okuduklarını ve çok etkilendiklerini söyleyen o güzel insanlara bir de Feyza Hanım duysun diye bazı pasajları bizzat anlattım. Banu Hanım, ‘Dur Kadir Bey, yeter, kendimi zor tutuyorum beni ağlatacaksın!’ dediğinde sustum. Banu Hanım, senin hastalığın sebebi evlatlık verilişin, dedi. Benim arada bir anlatırken duygulandığım, boğazımın düğümlendiği ve konuşamadığım yerler oldu. Beni hep birlikte teselli ettiler. Terapinin son yarım saatine girmiştik. O vaktin nasıl geçtiğini anlayamamıştım. Bu tip hastalıkların hepsinin moral ve motivasyona ihtiyacı var. İnsanlara destek olmak gerekiyor. Her insan özel psikoloğa gidemiyor ama hastanede Manevi Destek Uzmanı yanı başına kadar geliyor, içten, gönülden, vermesi gereken morali veriyor. Birçok insanların faydalanacağını, hayata döneceğini, yaşama sarılacağını tahmin ediyorum. Allah devlete zeval vermesin. Bu muhteşem 5 yıldızlı otel gibi hastaneleri ve içinde çalışanları, tebrik ediyorum. İnsanımızın verdiği değerin kıymetini bilmeyenler, şöhretin verdiği şımarıklıkla kendilerini kaldırımlarda bulurlar. Parkta ölen veya terk edilmiş yıkık dökük bir evde çıkan yangında ölen nice şöhretler var. Mütevazı olmak şart! Allah ne verirse hayırlısını versin. Niye bunları anlattım. İnsanımıza bugün değer veriliyor. Büyük bir değişim süreci yaşıyoruz. Bütün bunları göre göre gelişmeyi inkâr edenler var. Tabii ki, bunlarda olacak. Hem iyi hem de kötü olacak. Farkı fark edebilmek için iyiyle ve kötüyle bir arada yaşamak zorundayız. Şimdinin gençleri, 25-30 yıl öncesinin hastanelerinin kötü durumunu bilemez. Görecek, görerek yaşayacak ki, idrak etsin. Bak, diyorsun! Ben o günleri yaşadım, işte senin karşında yaşamış bir tecrübe ama o diyor ki, ben tecrübemi kendim kazanmak istiyorum. Yaşlılar, gençler tarafından pek dinlenmiyor. Söz dinleyen gençlerin sayısı her ne kadar azaldı diyorsam da, yine de yaşlısını dinleyen gençler var. Şükürler olsun. Gelelim son söze, benim gördüklerime, ‘Şehir Hastanesi Değil Aile Yuvası Sanki!’ dediğime! Bu yazdıklarım benim intibaım, bir başkası farklı yorumlayabilir. Ancak gördüklerim gerçekten doğru ve sevindirici! Bu gerçekleri görmeyenlere de, diyecek söz bulamıyorum.

Anahtar Kelimeler: sanki yuvası değilaile hastanesi şehir
Cuma 17.7 ° / 6.5 °
Cumartesi 21.2 ° / 8.4 °
Pazar 21.9 ° / 10.2 °