Bugün, 24 Nisan 2024 Çarşamba

EVDE KALASIN!

EVDE KALASIN!

ISPARTA 5.04.2020 10:20:00 0
EVDE KALASIN!
Korona virüs denilen bir mikrop nedeniyle evlere hapsolduk. Ancak hapsolduk derken, şikâyetçi olanlardan değilim. O evde olup, kafasını duvara vuran, üstünü başını yırtanların hareketlerini asla benimsemiyorum. Üstelik yadırgıyorum. Ona zamanında annesi ‘Evde kalasın!’ diye, çok beddua etmiş her halde! Bu söz Elazığ’a has bir sözdür. Anne kızdığında, çocuğuna evlenemesin, bekâr kalsın manasında, evde kalasın dermiş. Ama sanki bugünü okumuş büyüklerimiz. Korona salgının geleceğini düşünmüş, evde kalasın, demişler. Neyse, işin latifesi bir yana evde kalanlara değinmek istiyorum.
 
Tabii herkes aynı yapıda değil! Biri şikâyetçiyken, diğeri evde kalmanın faydalarından bahsediyor. Eşiyle, çocuklarıyla daha fazla birlikte olmasından memnuniyet duyduğunu belirtiyor. Alkol tüketiminin azaldığından, kumar oynamanın mümkün olmadığı bu evde kal kuralına uyulma sürecinde nice iyi, güzel hasletlerin arttığından söz ediliyor. Bar, pavyon, gece kulüpleri ve benzeri eğlence yerleri kapanınca paraların cepte kaldığından bahseden ve hayatından gayet memnun olan vatandaşlarda var. Yasağa rağmen yasağı dinlemeyenler, sonra canından olanlar da var. Bunun yanında mecburen çıkması gerekenler var. Bakıyorum da, yasak kararı alınıyor ama pratikte uygulamasında sıkıntılar var. Ben, şahsım 15 günde bir Kemoterapi alıyorum. 65 yaş üstüyüm. Dışarı çıkmam yasak. Ancak tedavinden bir gün önce 112’ye gider, izin alırsın, hastaneye gidersin, deniliyor. Ben, 112’ye her 15 günde bir haftanın 3 günü için izin kâğıdı almaya gideceğime, hastaneye giderim.
 
Hastane, 112’den daha yakın. Bu zorlaştırıcı bir karar olmuyor mu? Keyfi dışarı çıkan bir 65’likle, benim zaruri çıkışım arasında dağlar kadar fark var. Ancak ‘Ne yaparsan yap, başının çaresine bak! İster izin al, istersen alma! Neticesine katlanırsın. Araç göndermede yoklar, başının çaresine bak derken, ticari taksiyle git, denilmekte! Anladığım bu! Bana verilen emir bu, gelirsen izin kâğıdını buradan alırsın. Bence, bana doktorun verdiği rapor yeterli olmalı diye düşünüyorum. Bu kararlar verilirken, 65’lilerin sağlığı düşünülmüş. Benim gibi hastaların olabileceği unutulmuş sanıyorum.
 
Ben, sürekli Kemoterapi almak durumundayım. Elbette bu kararlarda sürekli olmayacak, geçici tedbirler. Şehir hastanesini aradık, benim tedavi gördüğüm bölümden yetkiliyle görüştük. Benim geliş, gidişim sıkıntılı, beni hastaneye getirecek oğlum, kızım var ve beni götürüp, getirmek için sıraya giren dostlarım da var. Bunlar samimi, ciddi ciddi ‘Emret!’ dememi bekliyorlar. Ben gelmeyi bir şekilde hallediyorum. Ancak bu kadar bize sıkıntı veren bu duruma bir çözüm düşündünüz mü? Tedavimizde bir iptal söz konusu mu? Bu tedavi evde yapılamaz mı? 65’likleri düşünerek alınmış bu kararda, ‘O ki, evde kal, sağlıklı kal!’ diyorsunuz. Bize bir kolaylık sağlayın. Ya tedaviyi evde yapın, ya da bir dönem ara verin, dedik. Tedavinizin yapıldığı bölümümüzde hiçbir sıkıntı yaşanmayacak şekilde tedbirlerimizi almışız, sizi bekliyoruz, denildi. Onkolojinin kurallarına mı, uymalıyım, 112’nin kurallarına mı uymalıyım? Bir başka konuya parmak basmak istiyorum.
 
Polisi arayıp, çok lüzumsuz ihtiyaçlarını karşılatmaya çalışanların olduğunu da duyuyoruz. Bense, ihtiyacım olan hastaneye gitmekte aynı imkânları kullanamıyorum. Prosedürler izin vermiyor. Ben, öyle bir usulsüzlükten yana biri de değilim. Varsa kanuni hakkım, neden kullanmayayım, dedim. Ondan da, sonra vazgeçtim. Dediğimi geri aldım. Otobüse binmem yasaklandı. Beni korumak isterken, otobüslere binen 2-3 kişinin gözünde hasta adam olduk. Yaş nedeniyle, senin dışarıda ne işin var, şimdi bize virüs kaptıracaksın, korkusu ve endişesi taşıyan insanlar arttı. Hâlbuki virüs yaşlılara onlardan geçiyor veya sokaktan geçiyor. Sokağa çıkanlar bir şekilde bu virüsü bir yerlere taşıyor. Kısacası dert bir değil, elvan elvan! Korona dedik, kâhinleri geçtik. Büyücüleri geçtik. Piyasada son zamanlarda türeyen, medya yardımıyla da sayıları bir anda artan, insanı canından edecek sahte doktorlara değinmek istiyorum.
 
Sarımsaklı, sütlü, sıcak sulu ve limonlu, tuzlu sulu gargara tavsiyeleri, kolonya kullanma gibi ilginç yöntemlerle, piyasayı allak bullak eden, market satışlarını tepeye taşıyan, rafları boşalttıran bu tellallar yüzünden herkes gıda dâhil her şeye hücum etti. Bazı marketler, bir ara yok sattı. Ben şükürler olsun, öyle bir endişeye kapılmadım. Bunların hiçbirisine inanmadım. Televizyondan uzak durdum. Mantıklı olan tavsiyelere de, değer veren biriyimdir. Onları bazen internetten dostlarımla paylaştım, şu saniye gelen mesaj gibi iyi olan şeyi paylaşmaya da devam edeceğim. Bu paylaşımı lütfen dikkatlice okuyun! “Bakın, alın 70 yaşında birini her gün bu felaket haberlerini izletin, ‘Sıra sana geliyooor, sana geliyor.’ mesajını verin, iddia ediyorum bu insan birkaç ay içinde ölür.
 
Bu programlar stres ve aksiyete yoluyla imnun sistemimizi perişan ediyorlar… İzlemeyin! Deprem profesörlerine dönmüş tıp hocalarını da izlemeyin. Ben bu sürecin başından itibaren sizlere bilimsel gelişmeler ışığında paylaşımlarda bulundum. Söylenecek fazla bir şey kalmadığını düşünüyorum. Artık bu salgınla ilgili bir şey paylaşmayacağım. Bu saatten sonra aynı şeyleri tekrar etmek sadece yaşam kalitemizi yerle bir eder.” Hasan Belli/Psikolog. Psikoloğun dediğine hak vermemek elde değil! Yukarıda saydığım bazı evde kalmanın güzelliklerinin yanında, yine bugün gelen bir paylaşımda, evde kalmanın kazanımı, trafik kazalarının kesildiğini, işin 3 boyutuna baktığımızda, normalinde trafik kazalarından ölen insanların sayısının virüsten ölen insan sayısından çok olduğunu ve istatistiklerle bunu doğrulayan o haberde beni çok sevindirdi. Umarım sizleri de sevindirir. Korkuya gerek yok. Ecelin dolmuşsa, bir şekilde bir sebeple öleceksin. Birinin adı, trafik kazası, diğerinin kanser, bir diğerinin de Korona virüs olacak.
 
Gelin bu sisli, puslu, kirli havayı üzerimizden atalım, yukarıdaki psikoloğun yazısının altındaki fıkrayla konumuzu bağlayalım. “Tüccarın biri, bir gün yolda vebayla karşılaşır. Endişeyle vebaya bakar, ‘Nereye gidiyorsun?’ diye sorar. Veba, ‘Bağdat’a’ diye cevaplar. ‘Kaç kişinin canını alacaksın?’ diye tekrar sorar, Tüccar. Veba, ‘Çok değil, sadece 5 bin kişi!’ der. Aradan zaman geçer ve Tüccar yolda yine vebayı görür. Fakat duymuştur ki, Bağdat’ta vebadan dolayı 60 bin kişi ölmüştür. ‘Bana 5 bin kişiyi öldüreceğini söylemiştin. Oysa sen 60 bin cana kıymışsın.’ diye hiddetlenir vebaya. Veba ise gayet sakin ve kendinden emin, ’Ben 5 bin kişi öldürdüm. Geriye kalanı korkudan öldü.’ der.” Yetkilileri dinleyin, evde kalın. Bizim yöre lisanındaki evde kalasın gibi evde kalmayın. Hayırlısıyla kalın, selametle kalın, sağlıcakla kalın.
Saygılarımla…
 

Anahtar Kelimeler: kalasn evde
Çarşamba 21.7 ° / 11.4 °
Perşembe 20.9 ° / 10.2 °
Cuma 20.6 ° / 7.9 °