HABER: Yunus ÖZLER
Kamu – Sen İl Temsilcisi ve Türk Eğitim – Sen Isparta Şube Başkanı Ali Balaban, yarın sona erecek olan 2018 - 2019 Eğitim-Öğretim Yılının genel bir değerlendirmesini yaptı.
Geride kalan Eğitim – Öğretim yılının, sorunlara çözüm bulunması anlamında yeterli adımların atılmadığı bir dönem olduğunu vurgulayan Kamu – Sen İl Temsilcisi ve Türk Eğitim – Sen Isparta Şube Başkanı Ali Balaban, konu ile ilgili olarak yaptığı açıklamada; “2018-2019 Eğitim-Öğretim Yılını geride bırakıyoruz. Öncelikle görevlerini fedakârca yapan öğretmenlerimizi ve tüm eğitim çalışanlarımızı yürekten kutluyoruz. 2018-2019 Eğitim-Öğretim Yılı ne yazık ki eğitim çalışanlarının yıllardır süre gelen sorunlarına çözüm bulunması anlamında yeterli adımların atılmadığı bir dönem oldu. Derslik ve öğretmen açığından, yönetici atamalarına, eğitim çalışanlarına yönelik şiddetten, okullara ayrılan ödenek yetersizliğine, ders materyallerinin azlığına, okullaşma oranlarının düşüklüğüne kadar birçok alanda yaşanan sorun eğitimimizin niteliğine olumsuz etki etmeye devam etti.
Ücretli öğretmenlik adeta asal istihdam modeli haline gelmiştir. Eğitim fakültesi ve diğer lisans mezunlarının dışında, iki yıllık meslek yüksekokulu mezunları da ücretli öğretmen olarak derslere girebilmektedir. Bu noktada formasyona sahip olmayan insanların hangi bilgi ve donanımla derslere girdiği bir muammadır. Üstelik bu istihdam yönteminin hiçbir maddi kazancı yoktur, sadece modern köle gibi çalıştırma esası üzerine kurulmuştur, ücretli öğretmenler hiçbir özlük hakka sahip değildir. Dolayısıyla geleceği olmayan bu uygulamanın verim ve kalite açısından büyük arazlar doğurduğu artık görülmelidir.
Sözleşmeli öğretmenlerin özlük hakları yönüyle ciddi sıkıntıları bulunmaktadır. Tayin isteyemeyen, aile bütünlükleri bozulan, çocuklarının yanında olamayan sözleşmeli öğretmenler büyük dram yaşamaktadır. Üstelik bu şekilde aile bütünlüğünü esas alan Anayasa’nın 41’inci maddesi ihlal edilmektedir. Özür grubu tayin başvuruları ağustos ayında başlayacaktır. Bakanlığın en azından sözleşmeli öğretmenlere verdiği sözü TBMM tatile girmeden yerine getirmesi gerekmektedir. Aksi taktirde 2016 yılında göreve başlayan öğretmenlerin bu yaz döneminde eş durumundan dolayı tayin isteme hakları ellerinden alınacaktır. Tabi ki ana talebimiz bakidir: Sözleşmeli ve ucube mülakat yöntemi kaldırılmalı, tüm öğretmenler aynı haklara sahip olarak kadrolu olarak atanmalıdır.
Yönetici atamalarında mülakat tamamen kaldırılarak, görevlendirmeler sadece yazılı sınav sonucuna göre yapılmalıdır. Bilindiği gibi 2014 yılından bu yana yönetici atamalarında yazılı sınavın ardından mülakat yapılmaktadır. Bu durum yönetici atamalarının adil, şeffaf yapılamamasına yol açmaktadır. Zira geçmişteki mülakatlarda torpil listeleri oluşturulduğuna, liyakatli, ödüllü, ehil insanların değil; yandaşların görevlendirildiğine, mülakat komisyonlarının ciddi hak gasplarına yol açtığına tanıklık ettik. Sendikamız yıllardır yönetici atama mülakatlarının kaldırılmasını talep etmektedir. Bu talebimizi Milli Eğitim Bakanı Ziya Selçuk’a da iletmiştik. Buna rağmen mülakat uygulaması ısrarla devam etmektedir.
Bakanlık yönetici atama süreciyle birkaç ayda birkaç kez değişiklik yapsa da, mülakatı kaldırmamıştır. Öte yandan Bakanlığın son bir kaç ay içerisinde, yönetici atama süreciyle ilgili yaptığı değişiklik ve ikircikli tutumlar da eğitim kamuoyunda kaygılara ve “ne oluyor?” Sorularına neden olmuştur. Geri çekilen yönetici atama takviminin aynıyla tekrar yayınlanması, takvimin hiçbir gerekçe sunulmadan değiştirilmesi, yine makul açıklama yapmaya gerek duymadan şube müdürü nakillerinin ertelenmesi, süresini dolduran okul yöneticileri için yönetmeliğin değiştirileceği haberleri hakkında açıklama yapılmaması gibi durumlar, eğitim çalışanları tarafından endişeyle izlenmekte ve “MEB de eski alışkanlıklar devam mı ediyor?” Sorusunu akla getirmektedir. MEB tarafından hazırlanan Öğretmenlik Meslek Kanunu şu anda Maliye Bakanlığı’ndadır. Ne zaman kamuoyuyla paylaşılacağı ise net değildir. Talebimiz; Öğretmenlik Meslek Kanunu’nun en kısa sürede paydaşların görüşlerine açılmasıdır. Kanun taslağını henüz görmemekle birlikte, kanunu desteklemek için çok önemli bir şartımız vardır: Kanunda 657 sayılı DMK’dan kaynaklanan haklarımıza dokunulmamalıdır!
Burada en önemli hakkımız iş güvencemizdir. İş güvencesine dokunmak gibi bir hata yapılırsa, Türk Eğitim - Sen olarak meydanlara ineceğimizden kimsenin kuşkusu omasın. Eğitim çalışanlarına şiddet uygulandığında bir şikâyete bağlı kalmaksızın fail hakkında kamu davası açılması ve en ağır cezai müeyyidelerin uygulanmasıdır.
Öğretmenlik Meslek Kanunu’nda kariyer basamakları da yer almalıdır. Ancak kariyer basamakları belirlenirken; sınav değil, hizmet yılı esası göz önünde bulundurulmalıdır. 10 yılını dolduranlara uzman öğretmen, 20 yılını dolduranlara başöğretmen unvanı verilmelidir. Yeni lise sisteminin nasıl sonuçlar doğuracağını, diğer sistemler gibi daha sonra bir kenara atılıp, atılmayacağını, eğitime nasıl bir katma değer sağlayacağını önümüzdeki yıllarda hep birlikte göreceğiz. Bu noktada yeni sistemde en büyük temennimiz; öğretmenlerin norm kadro fazlası olmamasıdır. Zira ders sayısının azaltılması ile birlikte öğretmenlerimiz norm kadro fazlası olup olmayacağına ilişkin endişe duymaktadır. Bilindiği gibi 4+4+4 sistemi getirildiğinde 42 bin öğretmen norm kadro fazlası olmuş, sınıf öğretmenleri alan değiştirmek zorunda kalmış ve norm kadro fazlası öğretmenleri eritmek yıllar almıştı. Aynı durumun yeni lise sisteminde de yaşanmaması için her türlü tedbir alınmalıdır. Yeni lise sisteminde en büyük ihtiyaç duyulan hususlar; okulların teknik alt yapılarının güçlendirilmesi, atölye, laboratuvar, spor salonları, bilgisayar sınıflarının oluşturulması, eğitim materyallerinin eksiksiz olmasıdır. Öte yandan yönetici atamalarında liyakatin sağlanması yeni lise sistemi için de büyük bir ihtiyaçtır.
Adaletli bir yönetici atama sistemi ile hem okullar sağlıklı yönetilebilir hem de öğretmenler adaletin tesis edildiği bir ortamda huzurla çalışabilir. Sonuçta bu sistemin uygulayıcıları öğretmenler olacaktır. Öte yandan; öğretmenler, 3600 ek gösterge sözünün yerine getirilmesini beklemektedir.
Üzerinden bir yıl geçmesine rağmen bu sözün tutulmaması manidardır. Talebimiz; bu düzenlemenin Torba Yasa’ya alınmasıdır. Tabi sadece 4 meslek grubunun değil, tüm kamu çalışanlarının ek göstergeleri güncellenmelidir. Ek göstergeden yararlanamayan yardımcı hizmet sınıfına da ek gösterge verilmelidir. Yardımcı hizmetli sınıfı personelinin görev tanımları mutlaka yapılmalıdır. Bu çalışanlara görev tanımı dışında işler verilmesinin önüne geçilmelidir. Eğitim-Öğretime Hazırlık Ödeneği sadece öğretmenlere değil, tüm MEB çalışanlarına verilmelidir” dedi.